İşeİade Davası Sonuçları. İşe iade talepli dava sonucunda mahkemenin vermiş olduğu hükme göre hem işçi hem de işverene yükümlülükler doğabilmektedir. Mahkeme tarafından davanın kabulü yönünde karar verilir ise işverenin feshi geçersiz fesih haline gelecektir. İşverenin karara karşılık istinaf yoluna başvurmaya
Kira Tespit Davası Vekalet Ücreti Belirlenmesi . Kira tespit davası vekalet ücreti belirlenme aşamasında hukuki manada dikkate alınması gereken hususlar; Kira tespit davasında verilen karar ile son ödenen kira tutarı arasındaki farkın bir yıla yayılmış halinin vekalet ücreti olarak belirleneceğinin altı çizilmelidir.
İşeİade Davası Şartları 6 Ay. Yine İş Kanunu’nun 18/1 maddesine göre işçinin işe iade olarak da bilinen işe iade başvurusunda bulunabilmesi için işyerinde en az 6 ay kıdemine sahip olması gerekir. Buradaki kıdem terimi, işçinin işyerinde geçirdiği süreyi ifade etmektedir.
Bu dava ile haksız yere ödemiş olduğu tutarın kendine iade edilmesini talep edebilmektedir. İstirdat davası sadece borcun ödenmesi durumunda açılabilecek bir dava türüdür. Borçlu olduğunuza dair icra takibi aşamasında henüz borcu ödemeden açabileceğiniz dava türü ise menfi tespit davasıdır.
I. KADASTRO: Kadastro; ülke sınırları içerisindeki taşınmaz malların sınırlarını, arazi ve harita üzerinde belirleyerek hukuki durumlarını tespit etmek ve işlemlerin kesinleşmesi sonucunda Türk Medeni Kanunu uyarınca tapu siciline tescil ederek hak sahiplerine tapu belgelerini verme işleminin bütünüdür. II.
Mahkeme, davayı kazanan tarafın istemi üzerine, giderleri aleyhine hüküm verilen kimseye ait olmak üzere, kararın gazete ile yayımlanmasına da karar verebilir. Ticaret ünvanı terkini istemli davanın Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/11-1298 Esas, 2019/335 Karar sayılı ve 21.03.2019 tarihli kararında “. ..
r2UvE. HİZMET TESPİTİ DAVALARI 1-Hizmet Tespit Davasının dayandığı yasa maddesi hangisidir? Tarihli 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel sağlık Sigortası Kanunu’ nun 86/9 maddesidir” Aylık prim ve hizmet belgesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır.” Eski Yasa 506 Sayılı SSK madde 79/10 2-Hizmet Tespit Davası açılabilmesi için gerekli olan koşullar nelerdir? - Hizmet akdine dayanmalı,tespiti istenen hizmet sigortalı olarak geçmiş hizmet niteliğinde olmalı,davacı da sigortalı sayılmayan kişilerden olmamalı; - İşyeri 5510 sayılı kanun veya 506 sayılı kanun kapsamında/kapsama alınacak nitelikte olmalı, - Hizmet işyerene davalı ait işyerinde görülmeli; - Ya kurum kayıtlarında sigortalının davacı adına rastlanmamış olmalı ya da işveren Yönetmelik’ te belirtilen belgeleri işyeri bildirgesi,sigortalı işe giriş bildirgesi, ve aylık prim ve hizmet belgesi Kuruma SGK vermemiş olmalı; - Kısmi süreli çalışma hariç çalışma dönemi bir başka işyerindeki çalışmalarla çakışmamalı; - Tespit davası, hastalık,analık gibi kısa vadeli sigorta için değil, uzun vadeli sigorta kolları için talep edilmeli; - Dava hizmetlerin geçtiği yılın sondan itibaren 5 yıl içerisinde önce bu konuda mahkeme nin vermiş ve kesinleşmiş bir hükmü bulunmamalı - Davacı sigortalının dava açmakta hukuki yararı bulunmalıdır. 3-Hizmet Tespiti Davası’ nın Tarafları kimlerdir?Dava kimlere karşı açılmalıdır? -Davacı Sigortalı 5510 Sayılı Kanunun 4/1-a maddesinde belirtilen /çalışan/hizmetinin tespitini isteyen ya da sigortalının ölümü halinde hak sahipleri gelir ve aylık bağlanmasına veya toptan ödeme yapılmasına hak kazanan eş,çocuk,ana,baba - Davalı 1 İşveren 2 SGK 4-Hizmet Tespit Davalarında İşveren de Davacı olabilir mi? -İstisnai olarak İşveren de davacı olabilmektedir, ancak işverenin davacı olduğu dava olumlu tespit davası olmayıp, kurumun yapmış olduğu tespite karşı bir itiraz ya da olumsuz menfi tespit davası dır. 5- Hizmet tespit Davası İşverenin mirasçılarına karşı da açılabilir mi? -Gerçek kişi olan İşverenin ölmüş olması halinde dava işverenin mirasçılarına yöneltilmelidir. Mirasçıların tespiti için de mahkemeden yetki belgesi alınmalıdır. 6- Sigortalının ölümü halinde mirasçıları mirası red etmişler ise yine de hizmet tespit davası açabilirler mi? - Mirasın reddi halinin ölen sigortalının hizmetinin tespitini etkilemeyeceği –bu hususun primlerin tahsili aşamsında gözönünde bulundurulacağı-yönünde Yargıtay kararları vardır 6364/6417 7-Adi şirketler, tasfiye halindeki şirketler sözkonusu olduğunda hizmet tespit davası kime karşı aşılmalıdır? Tasfiye tamamlanmış ise ne yapılmalıdır? -Adi şirkette şirketin bütün ortaklarına husumet halindeki şirketlerle iflas prosedürü işleyen şirketlerde dava işveren yerine iflas idaresine tasfiye tamamlanmışsa Ticaret mahkemesi’ nde tüzel kişiliğin ihya edilmesi için dava açma yetkisi tanınmalıdır. 8-Konut kapıcıları hizmet tespit davasında kimi davalı göstermelidir? -İşveren kat malikleri olmasına rağmen dava kat maliklerini temsil eden yöneticiye veya yönetim kuruluna açılmalıdır. göre bağımsız bölüm sayısı 8 den az ise yönetici seçilmesi zorunluluğu olmadığından yönetici bulunmayan apartmanlarda davalı işveren olarak bütün kat malikleri gösterilmelidir. 9-Sendikalar Hizmet Tespit Davası açabilir mi? -Sendika üyelerinin sendikaya yetki vermeleri-yetki belgesi düzenlenmesi -halinde sendika üyeliği devam ettiği sürece sendikalar kanundan gelen yetkilerini Sendikalar Kanunu madde 32 kullanarak üyeleri için hizmet tespit davası açabilmektedirler. 10- İşyeri devredilmiş ise Hizmet Tespit davası nda davalı kim gösterilmelidir? -Müşterek sorumluluk esası gereği devreden ve devralan işverenlere birlikte dava açılmalıdır. 11- Alt işverene bağlı çalışılması halinde asıl işverene Hizmet Tespit Davası açılabilir mi? -Geçici iş ilişkisinde ve asıl işveren alt işveren ilişkisinde müşterek ve müteselsil sorumluluğun sözkonusu olması nedeniyle dava hem asıl işverene hem de alt işverene yöneltilmelidir. 12- Bazı işverenler davalı gösterilmemiş ise / davalı gösterilenler dışında da yanında çalışılan işverenlerin bulunduğu yargılama sırasında ortaya çıkarsa ne yapılmalıdır? -Davalı gösterilmeyen işverenlerin davalı olarak gösterilmesi için davacı sigortalıya süre verilmelidir. 13- Davalılar arasında SGK gösterilmemiş ise bu davanın sonucu SGK’ yı bağlar mı? -Bu durumda kararın icrası mümkün olamayacağından SGK da davalı olarak mutlaka ise yargılama sırasında Davacıya Kurumu da davaya davalı olarak dahil etmesi için süre verilmelidir. 14- Hizmet Tespit davalarında bir anlamda kendisi de zarar görmüş olan SGK Davacı olarak davaya dahil olabilir mi? -Öğretide SGK nın Davalı sıfatıyla davaya dahil edilmesi durumunda kurumun zarara uğradığı; davacı yanında aktif dava ehliyeti tanınarak davaya davacı sıfatıyla katılınması halinde kurumun daha aktif rol oynayacağı ve davacıların daha yararına olacağı ileri sürülmektedir. 15-İşveren işçisinin işe giriş bildirgesini Kuruma vermiş ise sadece SGK ya karşı dava açılması yeterli görülebilir mi? -İşe giriş bildirgesi verilmişse ve sadece 1 günlük sürenin tespitinin istenmesi halinde davanın sadece SGK ya yöneltilmesinin yeterli olacağına dair Yargıtay kararları mevcuttur. 16-Hizmet tespit dacalarında yetkili ve görevli mahkeme hangisidir? -Görevli Mahkeme İş Mahkemesidir, iş mahkemesinin bulunmadığı yerde iş mahkemesi sıfatıyla görevli amhkeme Asliye hukuk mahkemesi olacaktır. 5510 sayılı kanun madde 101 -Yetkili Mahkeme Davanın açıldığı tarihte davalının bulunduğu yer mahkemesin de veya işçinin işini yaptığı yer mahkemesinde ; davalılar birden fazla ise davalılardan birinin ikametgahı mahkemesinde; SGK Genel Başkanlığı Ankara da olduğundan Ankara’ da da; Uygulamada ve Yargıtay kararlarına göre sigorta işlemlerini yapmaya yetkili Kurum şubesinin bulunduğu mahkeme de de açılabilir. 17- Hizmet Tespit talepleri İşçi ücret alacağı , Kıdem, İhbar tazminatı talepleri ile birlikte bir davada ileri sürülebilir mi? E.,1983/7693 K....vb. Yargıtay kararlarında işçilik alacakları ile hizmet tespiti davasının birlikte açılamayacağı yönünde görüş belirtilmişse de 2003 ve 2005 tarihli Y HGK kararlarında bu taleplerin bir davada birlikte talep edilebileceği temyzi mercii ile ispat prosedürünün farklı olmasının sonuca etkili olmadığı belirtilmiştir. 18-Hizmet tespit davaları ile alacak davalarının ayrı açılması gerektiğini ileri sürenlerin dayanakları nelerdir? -Hizmet tespit davalarında resen araştırma ilkesi geçerli iken, alacak davalarında tarafların delilleri ile bağlılık ilkesi geçerlidir. -Tespit davalarında yemin mümkün değil iken alacak davalarında mümkündür. -Hizmet tespiti davalarında davadan feragat mümkün değil iken alacak davalarında bu mümkündür. -Zamanaşamı süreleri açısından da farklılık tespiti davalarında –genel olarak-5 yıllık hak düşürücü süre sözkonusu iken alacak davalarında ücret ve benzeri alacaklar için 5 yıllık , tazminatlar için ise 10 yıllık zamanaşımı süresi sözkonusudur. -5521 sayılı İş Mahkemeleri Yasası’na göre madde 7 hakimin ilk oturumda tarafları sulhe teşvik etmesi gerekirken hizmet tespit davalarında bu mümkün değildir. 19-Hizmet tespit davaları açısından resen araştırma ilkesinin önemi nedir? -Sosyal güvenlik hakkı temel insan haklarındandır, dolayısıyla kamu düzeni ile yakından ilgilidir. Bu nedenle davacının davadan feragat etmesinin ya da davalının davayı kabul etmesinin hakimi bağlayıcı bir tarafı hakim tarafların göstereceği delillere bağlı kalmadan gerçek durumun belirlenmesi için her türlü araştırma ve tespiti yapabilir. 20- Hizmet Tespit Davası bir kez açıldıktan sonra feragat mümkün müdür? -Sosyal güvenlik hakkı devredilemez ve vazgeçilemez bir dava kamu düzenine münkün davası ile birlikte açılması halinde tazminat alacağından feragat edilmesi dahi hizmet tespiti talebinden feragat anlamına davadan feragat edilmemekle birlikte ilerde dava açma hakkının saklı tutularak davadan vazgeçilebileceği taraflar aralarında anlaşarak davayı takip etmediklerinde hakim de davayı bu durum dahi davanın yeniden açılmasına engel olmamaktadır. 21 -Hizmet tespit davası açma süresi nedir ? Bu süre zamanaşımı süresi midir hak düşürücü süre mi? -5510 89/ istenen hizmetin görüldüğü yılın sonundan başlayarak 5 yıldır. arası dönem için ise 1o yıldır.Bu sürenin hakdüşürücü süre ya da zamanaşımı süresi olduğu konusunda birlik ise pek çok kararında bu sürenin hak düşürücü süre olduğunu dava açma süresini geçirmemiş olması şartıyla murisin ölüm tarihinde hak düşürücü sürenin başlayacağı kabul statüsünden memur statüsüne geçme durumunda 5 yıllık süre memur statüsüne geçme tarihinde farklı işverenlere ait işyerlerinde çalışması halinde hak düşürücü süre bu işyerlerindeki ayrılış tarihinden itibaren göre; aynı işyerine tekrar girilmesi halinde hak düşürücü sürenin kesilmesi ya da durması olanaklı HGK nun tarih,2003/43 E.,2003/97 K. sayılı kararında hak düşürücü sürenin her işten ayrılış için ayrı ayrı hesap edileceği belirtilmiştir. 22-Sigortalının işyerindeki çalışması iki dönem ise ilk dönem işe girerken bildirge verilmiş ise hak düşürücü süre işler mi? -Bildirge verilmiş ise ilk dönem için hak düşürücü süre işlemez , sigortalı işçi istediği tarihte dava açabilir; ancak ikinci dönemin giriş bildirgesi olmadığından iki dönemin davası işten çıkış yılının sonundan itibaren 5 yıl içinde açılmalıdır. 23-Aynı bakanlığa ait bir başka işyerine nakil halinde önceki işyerine ait çalışmalar hakkında hak düşürücü süre işler mi? Aynı bakanlığa veya tüzel kişiliğe sahip aynı genel müdürlüğe ait diğer bir işyerine nakledilmiş ise önceye ait işyerindeki çalışmaları hakkında hak düşürücü süre işlemez. Y HGK, E.,1995/2 K. 24-Hizmet tespit davasının açılabilmesi için hak düşürücü sürenin söz konusu olmadığı durumlar nelerdir? -İşverenin işe giriş bildirgesi vermiş olması hali; Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’ ne göre işverenin Kuruma vermesi gereken belgeler , işe giriş belgesi,aylık sigorta primleri belgesi,dönem bordroları vs. olarak belgelerden birisinin dahi kuruma verilmiş olması halinde veya kurumca fiilen veya kayden sigortalı çalışma olgusunun tespiti halinde hak düşürücü süreden bahsedilemez. Y HGK, 2008/21-163 E.,2008/207 K. -Kurumun öngördüğü süre içerisinde olmasa da hak düşürücü süre dolmadan belge işe giriş bildirgesi,aylık prim bildirgeleri,dönem bordroları verilmesi halinde de hak düşürücü süre kesintiye uğrar, Hak düşürücü süre geçtikten sonra bu belgelerin verilmesi halinde ise düşen hak yeniden canlanmaz. -Birden fazla işe giriş bildirgesi verilmişse veya kesintili prim ödemesi mevcutsa hak düşürücü süre işlemez. -İşe giriş bildirgesi, aylık prim bildirgeleri, dönem bordroları dışında da işçinin işe girişi ile ilgili resmi belgelerin mevcudiyeti halinde de hak düşürücü sür sözkonusu olmaz. -Müfettiş raporu ile ya da kurumun yetkili elemanlarınca bir çalışma tespit edilmişse hak düşürücü süre sözkonusu tespit etmediği/edemediği önceki döneme ait bir tespit için ise hak düşürücü süre işler. -Ölçümleme neticesinde işverenden sigortalının primleri Kurumca icra yoluyla tespit edilmişse hak düşürücü süreden söz edilemez. -Kuruma primler yatırılmamış olsa bile işverence prim kesildiğini gösteren belge var ise ya da primler yatırılmamış olsa bile Kurum kayıtlarında işyerinde prim kesintisi yapıldığı gözükmekte ise yine hak düşürücü süre işlemez. -Kurum’un hasım gösterilmediği hizmet tespit davaları kesinleşmiş olsa bile hak düşürücü süreden bu tür Kurumun hasım göstermediği kararların “güçlü bir delil” olduğunu belirtmiştir. Y E,17233K. -Kurumca işleme konulmuş olan bir vizite kağıdının da hak düşürücü sürenin işlemesini durduracağı da ileri sürülmektedir. -Yargıtay ve öğreti askerlik süresinin hak düşürücü süreyi keseceği yönünde görüş belirtmektedir. -Yargıtay’a göre işe giriş bildirgesi verilmemiş bile olsa işverenin kamu işvereni olması halinde yine hak düşürücü sürenin işlemeyecektir. 25-Hizmet tespit davasında ispat yükü kime aittir? -Sigortalıya aittir, tanık dahil her türlü delille dava ya da yazılı delil bulunmasa dahi “eşdeğer delille kanıtlama ilkesi” gereği tanık beyanları ile de hizmet tespit edilebilecektir. Önemli olan fiili çalışmadır, salt işe giriş belgesinin verilmesi yeterli değildir. 26- Hizmet tespit davalarında işverenin kabulü tek başına hukuki bir sonuç doğurur mu? çalışma olgusu her türlü delille birlikte değerlendirilmeli, tanık beyanlarının doğruluğu özellikle olgusu hiçbir kuşkuya, duraksamaya mahal bırakmayacak şekilde , kötü niyetli kabuller de görüldüğünden işverenin kabulü de bu çerçeve de tek başına hukuki bir sonuç doğurmaz. 27- Hizmet tespit davalarında herhangi bir tanığın beyanı yeterli olacak mıdır? -Yargıtay, tanığın aynı dönemde aynı işyerinde davacı ile birlikte çalışmış kayıtlı sigortalı işçilerden olmasını istemekte ve buna da bordro tanığı bordro tanığı olmasa bile komşu işyeri çalışanı olması işyeri tanıklarının bulunmaması halinde bile komşu işyerlerinde benzer işi yapan işlerle uğraşan işveren ve bu işverenlerin resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlar tespit edilmeli ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek hüküm kurulmalıdır. 2007/11272 E.,2008/5671 K. 28- Hizmet tespiti davasının sigortalı lehine sonuçlanması halinde sigortalı ne yapmalıdır? -Mahkeme ilamı ile SGK’ ya başvurmalı ve kararın infazını çalışılan günler ve kazanç tutarları açıkça ilamında ücretler bakımından hüküm kurulmamış ise sigortalı davacı mahkemeye müracaatla eksikliğin ek bir kararla tamamlatılmasını da isteyebilir. Başvuru üzerine SGK , işverenden Mahkeme ilamında belirtilen süreler için işçi ve işveren payı dahil primleri gecikme cezası ve gecikme zammıyla birlikte tahsil ödediği Sigortalı prim payı için işveren -daha önce işçisinden işçi payı kesintisi yapmamış olma şartı ile- işçisine rücu edebilir. 29-Primlerin tahsilinde zamanaşımı süresi nedir? SGK hizmet tespit davası ile tespit edilen döneme ilişkin primleri işverende mi işçiden mi talep edecektir? -5510 93/ göre zamanaşımı süresi 10 kurum zamanaşımına uğramayan primlerin ödenmesini işverenden talep etmektedir, ancak işveren bulunamamışsa veya zamanaşımı sebebiyle primler tahsil edilememişse SGK bu primleri sigortalıdan talep prim tahsilatına yönelik yükümlülüğünü ihmali nedneiyle yerine getirmezse sigortalı uğradığı zararları SGK’ dan tahsil edebilir mi? -5510 sayısı yasanın 88/ fıkrası gereğince kurum , alacaklarının tahsili için en geç 1 yıl içerisinde icra yoluna başvurmak görülen personel hakkında genel hükümlere göre kurumca kovuşturma bir ihmalin varlığı nedeniyle sigortalının zarara uğraması örneğin yaşlılık aylığının geç bağlanması vb. halinde sigortalı 41 çerçevesinde kurum aleyhine tazminat davası da tarihli 2006/12426 E,2934 K. kararında prim borcunun ödenip ödenmediğine bakılmaksızın hizmet tespitinin kesinleşmesiyle kazanılan gün sayısının, hizmet tespitinin kesinleşmesinden sonra kurum yönünden bağlayıcılık kazanacağını belirtmektedir. Mayıs/2011 BERKHAN Yararlanılan Kaynaklar - 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu , Yargıtay Kararları ve tüm Hukuk Mevzuatı, -Hizmet Tespiti Davaları, Bilgili,A. Karahan Yayınları,2011 basımı
1- Hizmet Tespit Davalarında Beş Yıllık Hak Düşürücü Süre Yargı kararlarında da kabul edildiği üzere, sigortasız çalışma Türkiye gerçeklerinden biridir. Sigortasız çalışması bulunan işçiler, sigortasız çalıştırıldıkları yılı takip eden yeni yılın ilk gününden itibaren başlamak üzere beş yıl içerisinde sigortalılıkların tespiti amacıyla dava açabilirler. Beş yıllık sürenin hangi hallerde işlemeye başlayacağı, hangi hallerde işlemeyeceği yıllardır tartışılmaktadır. Yargıtay özel daireleri ile Hukuk Genel Kurulu kararları arasında çeşitli çelişkiler mevcuttur. Bu çalışmada beş yıllık hak düşürücü sürenin ne zaman ve hangi koşullarda işleyeceğine dair yargı kararları ile örneklendirme yolu ile birtakım sık karşılaşılan sorunlara cevaplar aranacaktır. 2- Hizmet Tespit Davalarında Beş Yıllık Hak Düşürücünün Sürenin Hesaplanması ve Yargı Kararları İşçinin Sigorta Bildirimi Hiç Yapılmamışsa Beş yıllık süre yalnızca işçinin sigorta bildiriminin hiç yapılmadığı, işe giriş bildirgesinin düzenlenmediği ve SGK’ya verilmediği durumlarda gündeme gelmektedir. Kurum’a hiçbir zaman bildirim yapılmamışsa, işçinin işten ayrıldığı yılın son gününden itibaren 5 yıllık hak düşürücü süre işlemeye başlayacaktır. “Somut olaya gelince, davacının sigorta başlangıç tarihinin olduğunun tespiti talebi bakımından, işe giriş bildirgesinin düzenlenmemesi ve Kuruma herhangi bir şekilde hizmet bildirimi ile ücretinden prim kesintisi de yapılmaması, yönetmelikte belirtilen belgelerin bulunmaması karşısında hizmet tespiti isteminin dava tarihi itibariyle hak düşürücü süreye uğradığı açıktır.” Yargıtay HGK tarihli, 2016/906 E. , 2020/383 K. Geç de Olsa Sigorta Bildirimi Yapılmışsa İşçinin beş yıl çalıştığını ve fakat işveren tarafından sadece ara dönemde altı ay ya da bir yıl gibi kısa bir dönem için sigorta bildiriminin yapıldığı ihtimalde bildirim öncesi dönem yönünden hak düşürücü sürenin uygulanıp uygulanmayacağı tartışmalara neden olmaktadır. Hukuk Genel Kurulu güncel bir kararında 2007 yılında açılan davada, 1971 – 1976 arasında yapılan çalışma için; 1974 yılında yapılan işe giriş bildirimi nedeniyle 5 yıllık sürenin uygulanmayacağına hükmetmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarihli, 2016/2343 E. , 2020/560 K. “Davacının şahsi sigortalı dosyasında yer alan belgeler incelendiğinde ise; dava konusu işyerinden ve tarihli iki adet işe giriş bildirgesi verildiği, giriş ve çıkış tarihleri belirtilmeksizin 1974 yılı 4. dönem-1975 yılı 4. dönem arasında ve işe giriş tarihli olarak 1976 yılının 2 ve 4. dönemlerinde sigortalı bildirimlerinin yapıldığı görülmüştür. Dolayısıyla 1974 yılı 4. dönem ila 1975 yılı 4. dönem arasında davalı işyerinden bildirim yapıldığından ihtilaf konusu olan tarihi öncesi çalışmaların birleşen blok çalışma sebebiyle 506 sayılı Kanun'un 79. maddesi gereğince hak düşürücü süreye uğramadığı açıktır.” Karardan da anlaşılabildiği üzere Hukuk Genel Kurulu uygulamalarında; özel daire kararlarının aksine, 5 yıllık hak düşürücü sürenin sigortasız çalışılan dönem için işten ayrılma sonrası başlayacağına dair görüşler kabul edilmemektedir. Kurum’a yapılan işe giriş bildirimi öncesi dönem için beş yıllık hak düşürücü sürenin uygulanabilmesi mümkün görülmemektedir. İşten Çıkmadan Önceki Son Yıllarda Bildirim Yapılması Halinde Uygulamada sıklıkla karşılaşılan Yargı uygulamaları çelişkilerinden biri de işçinin ilk birkaç yıl sigortasız çalıştırıldıktan sonra sigortası yapılarak yıllarca çalışması halinde 5 yıllık sürenin uygulanıp uygulanmayacağı meselesidir. Yargıtay özel dairelerinin, çalışmanın kesintisiz sürmüş olması kaydı ile 5 yıllık sürenin işten çıkış tarihinden başlayacağına dair onlarca kararı bulunmaktadır. Fakat yukarıdaki HGK kararı ile aşağıda paylaşılan HGK kararında, özel daire kararlarının tam aksine, sigortasız dönem için 5 yıllık sürenin uygulanamayacağı, çünkü bunun blok çalışma sayılması gerektiği kabul edilmiştir. “Bu nedenle, işe giriş bildirgesinden önceki çalışmalar yönünden, sigortalının çalışmasının kesintisiz olarak devam etmiş olması hâlinde, çalışmaya ilişkin Yönetmelikte düzenlenen belgelerden olan işe giriş bildirgesinin Kuruma verilmiş olması karşısında hak düşürücü süreden söz etmek mümkün olmayacaktır.” Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarihli 2016/2141 E. , 2020/585 K. Özel Daire Güncel Kararları Uyarınca Bildirim Öncesi Dönem İçin Hak Düşürücü Süre İşler “Ayrıca, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi yada çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihi de kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır. Değinilen yasal düzenleme ve açıklamaların ışığı altında dosya kapsamdan; davacının, döneminde, davalı siteye ait 45546 sicil numaralı iş yerinden, tam süreli çalışmalarının Kuruma bildirildiği, eldeki davanın ise 2012 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. tarihleri arasındaki döneme ilişkin davacı çalışmalarına yönelik, davalı Kuruma bildirge veya bordro verilmediği gibi davacının Kurumca bir çalışmasının da tespit edilmediği anlaşılmaktadır. Davacının, davalı işveren nezdinde geçen çalışmalarının tarihinde sonlandığı ve davanın 2012 tarihinde açıldığı gözetildiğinde tarihi itibariyle hak düşürücü sürenin dolduğu belirgindir. Mahkemece, talebe konu tarih öncesi çalışmaların hak düşürücü süreye uğradığı ve bu yüzden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.” Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin tarihli, 2020/3244 E. , 2020/5864 K. 3- Hizmet Tespit Davası Örnek Hak Düşürücü Süre Uygulamaları SGK işe giriş bildirgesi hiç verilmemiş olan, A işçisi 1985 senesinde fiilen çalışmaya başladığı firmadan 1990 senesinde ayrılmışsa dava açma süresi yılında dolmaktadır. SGK işe giriş bildirgesi 1983 senesinde verilmiş olmasına rağmen 1979 senesinde fiilen çalışmaya başlayan B işçisi, 1985 senesinde işten çıkmış olsa bile 5 yıllık süre kendisi hakkında hiç uygulanmayacağından HGK kararları dilediği zaman 1979-1983 yılları arasındaki çalışmaları için hizmet tespit davası açabilir. Özel daire kararlarına göre ise 1979-1983 yılları arasındaki dönem için hak düşürücü süre tarihinde dolmuştur. SGK işe giriş bildirgesi 1990 yılında verilmiş olmakla birlikte, çalışmaları Kurum’a bildirilmeyen ve primleri ödenmeyen C işçisi, 2002 yılında işten çıkmış olsa bile 5 yıllık süre kendisi hakkında uygulanmayacağından 1990-2002 yılları arasındaki çalışmaları için her zaman hizmet tespit davası açabilir. SGK işe giriş bildirgesi 1990 yılında Kurum’a verilen D işçisi, 2005 senesine kadar sigortalı çalışmış fakat 2005 senesinden sonra sigortasız çalışmaya devam etmiş ve 2010 senesinde işten ayrılmışsa hizmet tespit davası açmak için herhangi bir süreye tabii değildir. Beş yıllık süreye bakmadan her zaman dava açma hakkına sahiptir. Sonuç Hizmet tespit davalarında 5 yıllık hak düşürücü süre, işçinin işten çıktığı yılın son gününden itibaren işlemeye başlar. Eğer işçi yıllarca kesintisiz ve aralıksız olarak aynı işyerinde çalışmışsa, 30 yıl önceki sigortasız çalışmaları için bile hizmet tespit davası açabilir. Kesintisiz aynı işyerinde çalışma yapılmasına rağmen işçinin başkaca işverenler bünyesinde sigortalı gösterilmesi halinde, bu işlemin gerçeğe aykırı olduğu ispatlanırsa, çalışma yine kesintisiz sayılacaktır. Konu hakkında daha detaylı bilgi için tıklayınız. Yargı uygulamalarında, hizmet tespit davalarına ilişkin hak düşürücü beş yıllık sürenin nasıl uygulanacağına, hangi tarihten başlayacağına, hangi hallerde dikkate alınmayacağına dair çelişkili kararlar bulunmaktadır. Hukuk Genel Kurulu güncel kararlarında; beş yıllık sürenin; işe giriş bildirgesinin verildiği dönem öncesindeki çalışmalar için de uygulanamayacağı görüşünde iken Yargıtay özel dairesi bu durumlarda işten ayrıldıktan sonra 5 yıl içerisinde hak düşürücü sürenin dolacağını kabul etmektedir. Daha fazla bilgi, hukuki danışmanlık ve sorularınız için Whatsapp hattımızdan veya e-mail yoluyla bizimle hemen iletişime geçebilirsiniz.
BAYRAMDAKİ ÇALIŞMALARINIZIN PARASI ÖDENMEZSE İSTİFA EDEBİLİRSİNİZ Soru Özel bir firmada 6 yıldır özel güvenlik görevlisi olarak çalışıyorum. Bu süre boyunca bayram mesailerimin parasını alamıyoruz. İş akdini tek taraflı feshedersem resmi bayramlardaki çalışma paramı ve kıdem tazminatımı alabilir miyim? G. A. Yanıt Ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışan işçilere her gün için bir günlük ücret ödenmesi gerekiyor. Asgari ücretli bir işçiye 2019 yılı için günlük brüt TL, net olarak da TL ücret ödenmek zorunda. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24. maddesine göre, işveren tarafından işçinin ücreti kanun hükümleri veya sözleşme şartlarına uygun olarak hesap edilmez veya ödenmezse işçi açısından iş akdini haklı nedenle derhal fesih hakkı doğar. Bayram mesaisinin ödenmemesi, ücretin eksik ödenmesi anlamına gelir. Ancak, sonradan mağdur olmamak için bayramda mesai yaptığınızı ve buna ilişkin ödemenin yapılmadığını belgelemelisiniz. Elinizde belgeler varsa noterden ihtar çekerek, bayramlarda çalışıp da ödenmeyen paralarınızı ve kıdem tazminatınızı talep edebilirsiniz. İŞE GİRMEDEN ÖNCEKİ ASKERLİĞİNİZİ BORÇLANMAK YARARINIZA Soru 01/08/2000 tarihinde SSK girişim bulunmakta olup 22/07/1978 doğumluyum. 1998 yılında askerlik görevimi yaptım. Askerlik borçlanması yapabilir miyim, yapabilirsem emeklilik yaşımı geri çeker mi? Nihat Satan Yanıt Nihat Bey, işe giriş tarihiniz itibarıyla SSK'dan normal emeklilik için 60 yaş ve 7000 prim gününe tabisiniz. Askerliği işe girmeden önce yapmış olduğunuz için, askerlik borçlanması yapmanız emeklilik yaşınızı öne çeker. Bu nedenle askerliği mutlaka borçlanmalısınız. 540 günün tamamını borçlanmanıza gerek yok. 330 gün askerlik borçlanması yaptığınız takdirde sigorta başlangıç tarihiniz 1 Eylül 1999 tarihi olarak kabul edilir. Bu durumda emeklilik için gereken prim gün sayınız 5975'e, emeklilik yaşınız da 58'e düşer. İki yıl daha erken emekli olursunuz. Askerlik borçlanmasını en düşük prim tutarı üzerinden yaptığınız takdirde 9 bin lira ödemeniz gerekir. SİGORTASIZ ÇALIŞTIĞINIZ DÖNEM İÇİN HİZMET TESPİT DAVASI AÇIN Soru 25 Eylül 1999 SSK girişliyim. Ekim 1998 itibarıyla, 17 yaşındayken yarı zamanlı çalışmaya başladım. Ocak 1999'da da 18 yaşımı doldurdum. 1998 yılında çalıştığım şirket beni sigortalı göstermemiş ve artık bu şirketin faal olmadığını öğrendim. Elimdeki fotoğraflarla bu çalışmamı ispat edebilir miyim? 2007 yılında da kısa dönem askerlik yaptım. Bunları borçlanarak sigorta girişimi 9 Eylül 1999 öncesine çekerek, emeklilik yaşımı düşürme şansım olabilir mi? Berati Tuncer Yanıt Berati Bey, 1998 yılında sigortasız çalıştırıldığınız dönem için hizmet tespiti davası açmanız gerekir. Fotoğrafların tek başına kanıtlayıcı delil olabileceğini düşünmüyorum. Ancak, o tarihte aynı işyerinde muhasebe veya insan kaynaklarında çalışanlar başta olmak üzere. birlikte çalıştığınız kişileri tanık olarak gösterebilirseniz, fotoğraflar mahkemenizde haklılığınızı desteklemeye yardımcı olabilir. Sonuç alabileceğinize inanıyorsanız, dava açmanıza değer. Çünkü davayı kazanırsanız emeklilik yaşınız 60’tan 58’e düşer. 2007 yılındaki kısa dönem askerlik sürenizi borçlandığınız takdirde prim gününüze eklenir fakat sigorta başlangıç tarihinizi öne çekmez. Askerliği 25 Eylül 1999 tarihinden önce yapmış olsaydınız, yapacağınız borçlanma sigorta başlangıcınızı öne çekebilirdi. PRİM GÜNÜ DOLDU DİYE İŞTEN AYRILIP 15 YIL EMEKLİLİĞİ BEKLEMEK DOĞRU MU? Soru doğumluyum, ilk işe giriş tarihim ve 1078 4/a prim günüm var. Şubat 2002'de askere gittim ve 17 ay askerlik yaptım. tarihinden itibaren 4/b statüsünde toplam 5200 prim günüm var. Çalışmaya devam edersem maaşım çok düşer mi? Sigortaya geçip 3 yıl daha çalıştıktan sonra prim ödemeyi bırakmam mantıklı olur mu? Mahmut Yümnü Yanıt Mahmut Bey, BAĞ-KUR’dan emeklilik yaşınız için 23 Mayıs 2002 tarihi itibarıyla 25 yıl sigortalılık süresini doldurmaya kalan sürenize bakılır. BAĞ-KUR’dan önceki SSK çalışmalarınız ve borçlanma yaptığınız takdirde 17 aylık borçlanmanız sigorta başlangıç tarihinizi en fazla 4 Haziran 2000 tarihine çekmeye yetiyor. Bu durumda BAĞ-KUR’dan normal emeklilik için 9000 prim günüyle 60 yaşa tabi olursunuz. SSK’dan ise 5975 prim günüyle 58 yaşında emekli olabilirsiniz. Her durumda SSK’dan emekli olmak yararınıza. SSK’dan emekli olabilmek için son 7 yıl içinde en fazla çalışmanızın bu statüde olması gerekir. yıl SSK’lı çalıştıktan sonra prim ödemeyi bırakmanızı tavsiye etmem. Çünkü SSK’dan emekli olabilmek için bile 2037 yılını beklemeniz gerekecek. Önünüzde çok uzun süre var. Brüt maaş düşük olduğu için prim ödemeyi bırakmak, prim gününü doldurmuş ama emekli aylığı bağlanmasına 2-3 yıl kalmış kişiler için avantaj sağlayabilir. Bu avantaj, geçmiş yıllarda yüksek kazanç üzerinden prim ödediği halde, artık düşük kazanç üzerinden prim ödemek zorunda kalanlar için söz konusudur.. Sizin durumunuzda ise prim ödeme süresi arttıkça aylık bağlama oranı da artacağı için emekli aylığınıza olumlu yansır. Elbette prime esas brüt kazancınız bugün için 3 bin 500 liranın üzerinde olursa emekli aylığınıza daha yüksek katkı sağlar. Dolayısıyla, prim günüm doldu diye çalışmayı bırakıp 10-15 yıl emeklilik yaşının dolmasını beklemek menfaatinize olmaz. EMEKLİLİĞİNİZİ BİR YIL ÖNE ÇEKİYORSA ASKERLİK BORÇLANMASINA DEĞER Soru 1973 doğumluyum. İşe başlama tarihim olup, 7000 günü aşkın SSK primim bulunmaktadır. Askerliğimi işe girmeden önce yaptım. Askerliğimi de borçlanırsam acaba ne zaman emekli olurum? Kağan Baba Yanıt Kağan Bey, işe başlama tarihiniz itibarıyla normal emeklilik için SSK’da 5975 gün ile 58 yaşında emekli olabilirsiniz. Askerliği ne kadar yaptığınızı belirtmemişsiniz. Ama 460 gün askerlik borçlanması yapabilirseniz, emeklilik yaşınızı 57’ye çekerek bir yıl erken emekli olursunuz. 460 gün borçlanma için 2019 yılı rakamlarıyla en düşük kazanç üzerinden 12 bin 550 lira ödersiniz. Bir yıl erken emeklilik için bu parayı ödemeye değer. Borçlanmayı bugünden yapmak zorunda değilsiniz ama çalışmaya devam ederken yaparsanız avantaj elde edersiniz. Çünkü, gerek doğum, gerek askerlik ve diğer borçlanmaları çalışırken yapanlara vergi indirimi uygulanır. Gelir Vergisi Kanunu uyarınca, ücretliler, borçlanma amacıyla Sosyal Güvenlik Kurumu’na SGK yaptıkları prim ödemelerini, vergi matrahından indirebiliyor. Ücretten kesilmek suretiyle ödenen borçlanma primleri, miktarına ve oranına bakılmaksızın, kesildiği aya ait gelir vergisi matrahının tespitinde gider olarak gösterilebiliyor. Ödeme toptan yapılmışsa, ödenen tutara ulaşıncaya kadar, ücretlerin vergiye tabi tutarından indirim yapılabiliyor. İndirimden yararlanabilmek için borçlanmanın çalışırken yapılması şart. Bu sayede, asgari ücretle çalışan bir işçi 2019 yılı için ayda 134 lira vergi indirimi elde eder. Vergi indiriminden yararlanabilmek için borçlanmaya ilişkin ödeme belgesini işverene vermeniz gerekir. Belge işverene ibraz edildiği aydan başlayarak, takvim yılı sınırlaması olmadan ödediğiniz tutarın tamamı kazançtan indirilir. KİMYASALMADDELER İLE ÇALIŞANLAR YIPRANMADAN YARARLANIR MI? Soru 1993 yılından 2011 yılına kadar sentetik selülozik tiner türü solvent bazlı kimyasallara doğrudan temas halinde çalıştım. 2011 - 2013 arasında çipli kimlik kartı ve banka kartları üreten firmada yine solvent bazlı boya ile temas halinde idim. 2014 - 2016 arası metal levha işinde çalıştım. 2017 yılından itibaren elektronik devre kartı üreten bir firmada çeşitli boya, asit, solvent gibi kimyasallarla temas halindeyim. SGK hizmet dökümümde normal işlerde çalışmakta olduğum görünüyor. Bu koşullarda çalıştığımı ispatlarsam yıpranma payından yararlanabilir miyim? Salih G. Yanıt Salih Bey, yıpranma payı olarak bilinen “Fiili hizmet süresi zammı”, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 40. maddesinde düzenleniyor. Kanunda sayılan fiili hizmet süresi zammı uygulanacak işyerleri arasında solvent bazlı kimyasallar yer almıyor. Asit üretimi yapılan fabrika ve atölyelerde çalışanların durumu ise kanunda şöyle tanımlanıyor 1 Asit için hammaddelerin hazırlanması işlerinde çalışanlar. 2 Asidin yapılma safhalarındaki işyerlerinde çalışanlar. 3 Baca gazlarından asit elde edilmesi işlerinde çalışanlar. Sizin çalıştığınız işyerleri bu gruba girmiyor. Dolayısıyla fiili hizmet süresi zammından yararlanamazsınız.
Hizmet tespit davası , sigorta bildirimi yapılmadan ve sigorta primi yatırılmadan çalıştırılan işçilerin bu durumu öğrendiği anda sigortasız çalıştığı süreyi sigortalı hale getirmek için açtığı davadır. İşçini açacağı bu davanın yasal dayanağı 5510 sayılı kanunun 86. maddesinin Bu fıkra “Aylık prim ve hizmet belgesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır.” Hizmet Tespit Davası Açılabilmesinin Koşulları Hizmet tespit davasının açılabilmesi birtakım koşullara bağlanmış olup bu koşulların yerine getirilip getirilmediği yerine getirildiyse dava başlatma ve sürecinin takibi için hukuk danışmanına başvurulabilir veya da avukata vekalet verilmek suretiyle dava sonucu hak korunumu garanti altına alınabilir. Bu koşullar; İşyerinin niteliği 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası kapsamında sayılanlardan olmalıdır. Hizmetim işverenedavalı iş yerinde görülmüş olması gerekir. Tespit davasının konusu analık, hastalık gibi kısa vadeli sigortalar değil, uzun vadeli sigortalarda olmalıdır. Hizmetin sigortasız olmuş olması ve kurumca bunun tespit edilmemiş olması gerektir. Görülen hizmetin üzerinden 5 yıl geçmeden tespit davası açılmalıdır. Hizmet Tespit Davasında Kullanılabilecek Deliller Hizmet tespit davasında davacı işçi, geçmiş dönemde çalışmış olduğunu bizzat ispat etmekle yükümlüdür. Bu açıdan davacı, çalışma olgusunu tanık dahil her türlü delille ispat edebilecektir. Davada tanık olarak gösterilecek kişilerin çalışma dönemine ilişkin bordrolardan seçilmesi önem arz etmektedir. Yargıtayın yerleşmiş içtihatları çerçevesinde tanık, bordro tanığı olacak ya da komşu işyeri çalışanı olacak şekilde davada yer almalıdır. Hizmet tespit davasında delil olarak kullanılabilecek kalemler şu şekilde sıralanabilir Sosyal Güvenlik Kurumu işyeri dosyası, İşveren yanındaki işyeri dosyası, Sigortalının işyeri sicil dosyası, İşverenin mesleki kuruluş kaydı, Dernek ve esnaf sicil kaydı, Sanayi ve ticaret odası kayıtları, Vergi mükellefiyet kayıtları, Apartman veya site yönetimine ait defter ve kayıtlar, Ücret bordroları, Tanık, Hizmet Tespit Davasında Taraflar Kimlerdir? Hizmet tespit davasında davacı taraf, hizmetinin tespitini isteyen veya hizmetinin tespiti istemesi gereken kişinin vefatı halinde, gelir ve aylık bağlanılmasına ya da toptan ödeme almaya hak kazanan eşi, çocuk, anne, baba kişiler olabilir. Hizmet tespit davasında davalı taraf, işveren ve sosyal güvenlik kurumudur. Ancak son değişiklikle , sosyal güvenlik kurumu artık hizmet tespiti davalarında feri müdahil olarak yer alacaktır. Hizmet Tespiti Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme Hizmet tespiti davalarında görevli mahkeme 5510 sayılı madde 101 uyarınca İş Mahkemeleridir. İş mahkemesinin bulunmadığı yerde görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Hizmet tespiti davalarında yetkili mahkeme; Davanın açıldığı tarihte davalının bulunduğu yerleşim yeri mahkemesi, İşçinin, çalıştığı işyerinin bulunduğu yer mahkemesi, Davalılar birden çok ise bunlardan birinin yer mahkemesi, olabilir. Hizmetin Tespiti Davalarında Zamanaşımı Çalışan, sigortasız çalışarak geçirdiği sürenin son yılından başlayarak 5 yıl içerisinde hizmetin tespiti davasını açmalıdır. Çalışan ölmüşse eğer ölümüne bağlı hak kazanan hak sahipleri için 5 yıllık hak düşürücü süre çalışanın vefatından itibaren başlar.
İşe iade davasını kazanan işçinin hakları nelerdir? “İşe İade Davası” başlıklı yazımızda belirttiğimiz üzere; işçinin işe iade davasının kabul edilmesi üzerine mahkeme tarafından feshin iptaline ve işçinin işine aynen iadesine karar verilir. Bu noktada sonuçları bakımından iki başlıkta incelemek gerekir. İşçinin yasal sürede başvurusu ardından işe davet edilmesi ve edilmemesi üzerine farklı hukuki neticeler doğacaktır. 1- İşçinin İşine İade edilmesi İşçinin işe iade davasını kazanması neticesinde mahkeme tarafından işine iadesi kararı verilir. Bu durumda usulüne uygun bir başvuru neticesinde işveren işçiyi işe davet edebilir, makul bir süre içerisinde işbaşı yapmasını isteyebilir. Bu durumda işçi, davanın niteliğinden dolayı –eğer herhangi bir kazanım elde etmek istiyorsa- işverenin bu davetine uyarak işbaşı yapmalıdır. a İşverenin daveti üzerine işçinin işe başlaması İşverenin işe daveti üzerine işçinin işe başlaması halinde boşta geçen süre için mahkemece takdir edilen 4 aya kadarki ücret ve diğer haklar ödenir. 4 aylık ücret işçinin boşta geçen süre için alabileceği en yüksek tutardır. Boşta geçen sürenin daha kısa olması halinde işçiye daha düşük tutarda boşta geçen süre ücreti ödenecektir. İşçinin işe başlaması halinde 4-8 aylık ücret olarak belirlenen işe başlatmama tazminatı işçiye ödenmez. İşçi yalnızca 4 aya kadar boşta geçen süre ücretini alarak işe devam eder. Bu noktada iş akdinin feshiyle birlikte işçiye kıdem ve ihbar tazminatı ödenmiş ise iadesi gerekecektir. b İşverenin daveti üzerine işçinin işe başlamaması İşverenin işe başlatma daveti üzerine, haklı bir nedeni olmadan işe başlamayan işçiye herhangi bir ücret ödenmez. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/22-1106 E., 2014/538 K. Sayılı, Tarihli kararında “işverenin süresinde işe başlama davetine işçinin haklı bir neden olmadan icabet etmemesi halinde işveren feshinin geçerli hale geleceğini, bu durumda işçinin boşta geçen süre ve işe başlatmama tazminatı isteyemeyeceği” şeklinde karar vermiştir. 2- İşçinin İşine İade Edilmemesi İşçinin usulüne uygun şekilde işverene başvuruna rağmen işverenin işçiyi işe başlatmaması halinde işçiye boşta geçen süre ücreti ve işe başlatmama tazminatı ödenir. İşçinin fesih anında duruma veya şirket uygulamasına göre bir kısım tazminatları ödenmiş olabilir. Bunun tam aksi fesih anında hiç bir tazminat ödemesi de yapılmamış olabilir. İşe iade davasını kazanan işçinin işe başlatılması halinde kıdemi devam etmiş olacağından bu halde işçiye kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı ödenmez. Ancak işçinin işe iade kararına rağmen işe başlatılmaması halinde, mahkeme kararında tespit edilen boşta geçen süre alacakları ile işe başlatmama tazminatının yanında kıdem ve ihbar tazminatlarının da hesaplanarak ödenmesi gerekmektedir. İşe iade davasını kazanan işçinin işveren tarafından işe başlatılmaması halinde, ödenmemiş olan kıdem ve ihbar tazminatlarını talep etmek hakkı vardır. Fesih anında bunlar ödenmiş ise, bu defa işveren tarafından bunlara ilişkin fark tutarların işçiye ödenmesi gerekmektedir. İşe İade Davası Sonucunda Tazminatlar Nasıl Hesaplanır?
hizmet tespit davası kazanan varmı